16 Mayıs 2014 Cuma

"Siyaset yapmak"

Tolga Tören

CHP'li milletvekilleri TBMM'de Soma madenlerinde gerçekleşen iş kazalarının araştırılması için soru önergesi veriyor. Önerge HDP ve MHP milletvekilleri tarafından da destekleniyor. AKP'li vekiller soru önergesinin aleyhinde konuşuyorlar. AKP'li vekillerden birisi önerge sahibi milletvekiline haykırıyor: "Siyaset yapıyorsunuz". Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM). Yani içinde yaşadığımız ülkenin yönetimine dair farklı programları, yani siyasetleri olan siyasi partilerin, bu siyasetlerini açıkladıkları, tartıştıkları mekan.

Ülkenin siyasi açıdan en önemli kurumlarından birisinin toplantısı. Bakanlar, askerler, cumhurbaşkanı, başbakan, oda temsilcileri, vekiller, hakimler... Yani, en azından görüntü itibarı ile, ülkenin siyasi atmosferinin şekillenmesinde rol oynayan temel aktörler. Kurum Danıştay, konuşan Türkiye Barolar Birliği (TBB) başkanı. Konuşmanın orta yerinde Başbakan haykırıyor, "yalan söylüyorsun" diye. Sonrasında hem kendisinin hem de destekçisi medya bileşenleri, baro başkanına yükleniyor: "Siyaset yaptı"

Bir madende iş cinayeti yaşanıyor. Söz konusu madende, ülkenin enerji bakanı iftar açılışına katılmış, madeni övmüş. Hükümet, hatta bizzat başbakan, o madenin işlemesi için gerekli ruhsatı onaylamış. Madende kaza olduğunda, ne maden sahipleri, ne hükümet temsilcileri madende kaç işçi olduğunu bilmiyorlar. Haklı olarak insanlar tepkililer, sözlerini söylüyorlar, hükümet ve hükümet cenahından tepki gösterenlere yanıt: "Siyaset yapıyorsunuz"

Ana akım medyamızdan tanınmış bir gazeteci. Çalıştığı medya gurubunu kutluyor, başbakanın vatandaş yumruklamasını haber yaptığı için. Kendisine uyarı yapılıyor, ilk haber yapanın ana akım dışında bir gazete olduğu, dolayısıyla bu gazetenin ihmal edilmemesi gerektiği yönünde. Etik olarak, gazetecilik ahlakının bir gereği olarak, bu gazetenin atlanmaması gerektiği yönünde. Gelen yanıt, kendi çalıştığı haber gurubunun habere siyaset karıştırmadığı yönünde. Bir başbakanın vatandaş yumruklaması, nasıl siyaset dışı, örneğin yemek tarifi verir gibi haberleştirilir diye soruyorsunuz elbet, ama nafile.

Nihayet, hükümet cenahından bir gazeteden bir haber: 'Metro'da yolculuk eden bir vatandaş Soma'da yaşananları protesto eden bir vatandaşa siyaset yapmayın dedi...'

- Nasıl ki, Türkiye devletinin 176 No'lu ILO kararını imzalamaması, madenlerde çalışma koşullarını denetim dışı tutmaya dönük bir siyasetse,

- Nasıl ki, Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda madencilik sektöründen hükümetin çekilmesinin öngörülmesi; bürokrasinin ortadan kaldırılması adına, madenlerin işletilmesinde denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılması bir siyasetse,

- Nasıl ki, 2000'lerin başından bu yana madenlerde, yerli ve yabancı yatırımcıyı çekmek için hayata geçirdiğiniz bir dizi düzenleme siyasetse,

- Ve nihayetinde emek süreçlerinin, giderek daha da esnekleştirilmesi, yoğunlaştırılması siyasetse,

Evet, bizim tepkilerimiz de, siyasaldır, olmalıdır, olacaktır... Ne istiyordunuz: Eski Türk filmlerindeki tonton ve otoriter baba Hulusi Kentmen'in kucağına oturup, şımarık ama bir o kadar da itaatkar bir edayla "ama babacığım" diye ünleyen genç kız gibi, "ama sayın başbakanımız" diye başlayan bir cümle eşliğinde ve ürkek bir şekilde parmak kaldırıp soru sormamızı mı?

Yoksa, susup, kabullenmemizi mi, yarattığınız cehennemi, kan denizini.

Elbette biliyoruz, Soma'da yaşanan ölümlerin, kapitalist sermaye birikiminin sürekliliğinin sağlanmasına dönük, özelleştirme/mülksüzleştirme, esnekleştirme, köleleştirme siyasetinin vahşete uzanan yansımaları olduğunu.

Elbette biliyoruz, Soma'da yaşanan ölümlerin, 1800'lerde başta İngiltere olmak üzere, kapitalist  ülkelerde yaşanan süreçle aynı mantığın ürünü olduğunu. Ama unutmuyoruz, Marks'ın Kapital'de de uzun uzun anlattığı üzere, söz konusu dönemde, devletin emekgücünün sürekliliğini sağlamak amacıyla çocuk işçiliğini nasıl da yasal hale getirdiğini, uzun çalışma saatlerinin, madenlerde kurulan çalışma kamplarının nasıl da meşrulaştırıldığını ve bütün bunların nasıl da kapitalist sermaye birikimini sürdürmeye dönük siyasetlerin sonucunda gerçekleştiğini.

Elbette biliyoruz, bugün Türkiye'de, Soma'da yaşananın aynı sürecin bir devamı, sermayenin her daim kan ve acıya bezeli siyasetinin doğal bir sonucu olduğunu...

Elbette biliyoruz, herşeyin, kentlerin, sporun, kadın erkek ilişkilerinin, ekonominin, tarihin, sosyolojinin direnişin, itaat etmenin siyasal olduğunu... Dolayısıyla, sizin bizi herşeye "siyaset karıştırmakla" itham ederken, sermayenin daha fazla birikmesine rıza üretmenin siyasetini yaptığınızı...

Biliyoruz...

Ama siz de bilmelisiniz ki, biz de fabrikada, okulda, tarlada, sokakta, sporda, isyanın, devrimin, özgürlüğün siyasetini yapmaya devam edeceğiz. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek...