13 Nisan 2015 Pazartesi

Kapitalizmin eşitsiz gelişimine karşı toplumsal muhalefetin eşitsiz gelişimi ya da sosyal cumhuriyette “yeni yaşam” (II), www.sendika.org, 13 Nisan 2015

Tolga Tören

Geçtiğimiz haftalarda sendika.org’da yayımlanan “Kapitalizmin eşitsiz gelişimine karşı toplumsal muhalefetin eşitsiz gelişimi ya da sosyal cumhuriyette ‘yeni yaşam’ – I” başlıklı yazımda, AKP tarafından açılım olarak tanımlanan sürecin, Kürt coğrafyasında, ortaya çıkartılması düşünülen bir (kapitalist) genişlemenin / derinleşmenin önündeki politik ve sosyal engelleri tasfiye girişimi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştim.
Bu girişimin en önemli boyutunu oluşturan, bölgede bir toplumsal ilişki olarak sermaye birikiminin koşullarını yaratma olgusu, bir önceki yazıda ele alınan Dokuzuncu ve Onuncu Kalkınma Planı’na ek olarak, gene Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan Aralık 2014 tarihli GAP Eylem Planı’ndan[i]  da net olarak görülüyor.
Bölgedeki kamu yatırımları artıyor
“Bölgesel kalkınma” ya da “bölgelerin görece geri kalmışlıkları” sorununu önceki metinlerde olduğu gibi, “rekabet gücü” ve “bölgelerin sahip oldukları potansiyel” kavramları ile açıklayan GAP Eylem Planı’nda[ii] vurgulanan noktalardan ilki, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde son yıllarda kamu yatırımlarının payının giderek arttığı. Buna göre bölgeye yapılan kamu yatırımlarının toplam kamu yatırımları içerisindeki payı 1990-2007 döneminde ortalama %7 iken 2008-2012 döneminde %11’in üzerine çıkmış.[iii]
Kuşkusuz, bölgedeki kamu yatırımlarının önceliği, sermaye için gereksinim duyulan altyapı, emek gücü ya da enerjinin sağlanması. Bu durum raporda “temel kamu yatırımlarının tamamlanma aşamasına gelindiği bu dönemde bölgeye yapılacak özel sektör yatırımlarının da artırılması ekonomik gelişmenin hızlandırılması açısından son derece önemli görülmektedir” sözleri ile ifade ediliyor. Kaldı ki, planda temel strateji de “özel sektör öncülüğünde dışa açık ve rekabetçi üretim yapısının geliştirilmesi” [iv] olarak tanımlanıyor.
Bölgeye verilen teşvikler Türkiye ortalamasının üzerinde
Nitekim, bölgede yeni yatırım teşvik sisteminin uygulanması sonrasında, özellikle Haziran 2012 sonrasında, özel sektör yatırımlarında önemli bir hareketlilik söz konusu. Örneğin 2010 ve 2011 yıllarında bölgede yapılacak yatırımlar için verilen teşvik belgesi sayısı 984 ve sabit yatırım tutarı 5.991 milyon TL iken, bu rakamlar 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla 1.264 belge ve 13.141 milyon TL’ye yükselmiş. Yani, teşvik belgesi sayısı %28,5, sabit yatırımlar ise %119,4 artış göstermiş. Rapora göre bu oranlar Türkiye genelinde, sırasıyla, %10,1 ve %31,2.[v]
Yukarıda ifade edilenler, hükümetin bölgedeki yatırımları Türkiye ortalamasından daha hızlı arttırmak istediğini gösterir nitelikte. Bu da, Ortadoğu ve Afrika açılımı ile “Kürt açılımı”nı, sermaye birikiminin zeminini oluşturma noktasında birbirine bağlama çabasının bir yansıması.
Bölgenin ihracatı artıyor
Bölgenin ihracat rakamlarındaki değişim de bu çerçevede okunabilir. Nitekim, bölgeden yapılan ihracat 2007 yılında 3,3 milyar dolar iken, 2013 yılında 8,9 milyar dolara ulaşmış. Bölgenin ülke toplam ihracatı içindeki payı %3’ten %5,9’a, bölgeden yapılan kişi başına ihracat değeri de 2007’deki 458,4 dolardan 2013 yılında 1.096 dolara yükselmiş. Bir başka ifadeyle 2007 – 2013 yılları arasında ülke ihracatı %41,6 bölgenin ihracatı ise %170 artış göstermiş.[vi] Bu noktada anlamlı olan bir başka bilgi de, bölgenin ihracatının özellikle Irak’a doğru yönelişi ki, Irak içinde de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KYB) öne çıktığı sır değil.
Bütün bunlara, bölgedeki organize sanayi sitesi (OSB) sayısının 17’ye, küçük sanayi sitesi (KSS) sayısının 36’ya yükselmesini[vii], “yatırım potansiyeli yüksek şehirlerde rekabet ortamının geliştirilerek ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi”  için uygulamaya konan Cazibe Merkezleri Destekleme Programı’nı (CMDP)[viii] ve ulaştırma altyapısı yatırımlarını da eklemek gerekiyor.
Kuşkusuz, bahsi geçen bütün bu girişimler, bölge halkının daha ucuza, daha esnek, dolayısıyla daha güvencesiz çalıştırılacak olmasının emareleri. Bu sürecin, başta HES’ler olmak üzere, daha fazla enerji yatırımını beraberinde getirerek, bölgenin daha fazla  ekolojik tahribat ile karşı karşıya kalmasına yol açacak olması da cabası.
Öte yandan, yukarıda vurgulananlardan özellikle sonuncusu, ulaştırma altyapısı yatırımları, sermayenin, emek gücünün ve üretilen metaların pazara ulaştırılması açısından da kamu ihalelerinin sermaye için bir birikim aracı olarak kullanılması açısından da büyük önem arz ediyor. 2000’li yılların başında GAP Bölgesi’nde 98 km olan otoyol ağının 2013 yılı sonunda 291 km’ye, 294 km olan bölünmüş yol ağının 2.097 km’ye ulaşmış olması, 2013 yılında, havayolu sefer ve yolcu sayısında 2004’e göre yılına göre yaklaşık 4 kat artış olması bu konuda önemli bir gösterge. [ix]
Kalkınma ya da kapitalist üretim ilişkilerinin derinleşmesi
Mark Neocleous[x]Güvenlik, Şiddet ve Savaş başlıklı kitabında, olağanüstü yetkilerin liberal demokrasi olarak tanımlanan rejimlerde istisnai ya da anormal olmadığını, tersine kapitalist modernitenin siyasal idaresi için temel haline geldiğini vurgular ve ekler:
“…örüntü aynıdır: ‘güvenliğin’ tehdit edildiği bir ‘olağanüstü durum’ meydana gelir; varolan olağanüstü yetkiler uygulanır ve yenileri getirilir; bunlar zamanla ilk çevrelerinin dışına taşarlar; bu taşma zamanla haklı kılınır ve meşruiyet kazanır ta ki polis ve güvenlik güçleri yetkileri özgün bağlamlarının çok ötesinde uygular hale gelene kadar ve bunlar hukuk düzeninin gündelik işleyişinin bir parçası haline gelene kadar…”[xi].
Olağanüstü yetkilerin uygulanmasının, yani taşmanın ilk adımı, İç Güvenlik Yasası ile atılmış durumda. Görünen o ki, Neocleous’un bahsettiği bu taşmanın meşruiyetinin sağlanmasında başvurulan en önemli kavram “kalkınma” olacak. Bu yazının kapsamı dışında kalan, ama başka bir yazıda ele alınmayı fazlasıyla hak eden bu “yeniden kalkınmacılık” eğiliminin izlerini, başka yerlerde de bulmak mümkünse de, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun GAP Eylem Planı tanıtım toplantısında Kürt sorunu bağlamında yönelttiği şu sözler bu konuda iyi bir örnek:
“Ekonomiyle demokrasi arasında doğrudan irtibat var. Demokrasinin olmadığı yerlerde ekonominin rasyonel gelişmesi mümkün olmaz. Girişimciliğin olması için özgürlüklerin olması lazım, özgürlüklerin olması için demokrasinin olması lazım, demokrasinin olması için barış ortamının olması lazım. Güvenlik, özgürlük, kalkınma, bunlar bir ülkeyi ayağa kaldırır.”[xii]
Güvenlik, özgürlük, kalkınma?
Güvenliğin rolü yukarıda Neocleous’a referansla vurgulandı. Kalkınma kavramının ne anlama geldiği ise geçtiğimiz yazıda “kapitalist üretim ilişkilerinin üzerini örten, onu görünmez ve “doğal” kılan ideolojik bir örtü” olduğu sözleri ile ifade edilmişti. Başbakanın yukarıdaki vurgusunda, geriye kalan tek vurgu özgürlük ki, kerameti kendinden menkul bir özgürlük vurgusunun anlamının nerelere kadar gidebileceğini anlamak için Nazi kamplarında “çalışmak özgürleştirir” yazdığını anımsamak yeterli.
Ya da emek, barış, özgürlük!
Meseleye yukarıda yazılanlardan hareketle bakıldığında, güvenlik, özgürlük, kalkınma üçlemesinin, olağanüstü halin olağanlaştığı bir siyasal kurgu içinde kapitalist üretim ilişkilerinin daha da derinleşmesi ve bu derinleşmede Kürt coğrafyasının bir sıçrama tahtası olarak yapılandırılması anlamına geldiği aşikar.
Bu modelin alternatifi ise, batıda Haziran’ı ortaya çıkaran dinamikler ile doğuda “yeni yaşam” çağrısını açığa çıkaran dinamiklerin “sosyal bir cumhuriyette yeni bir yaşam” şiarı altında bir araya gelebilmesi. Bir başka ifadeyle, “güvenlik, özgürlük, kalkınma” üçlemesine karşı “emek, barış, özgürlük” üçlemesi, Türkiye kapitalizminin batıdan doğuya doğru gerçekleşen eşitsiz gelişimini, doğudan batıya doğru eşitsiz gelişen muhalefet dinamikleri ile durdurabilmenin yegane yolu.
Dipnotlar:
[i] T.C. Kalkınma Bakanlığı (2015) GAP Eylem Planı, http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/EylemVeDigerPlanlar/Attachments/24/gap_eylem_plani_2014-2018.pdf.
[ii]agm., s.10 – 11.
[iii] agm., s.10.
[iv] agm., s.23.
[v] agm., s.23.
[vi] agm., s.20
[vii] agm., s.10.
[viii] agm., s.23
[ix] agm., s.29.
[x] Neocleous, M. (2011) Güvenlik, Şiddet ve Savaş, çev. G. Çorbacıoğlu, E. Embel, Ankara: Dipnot, s. 40.
[xi] agm., s.41.


[xii] http://www.kalkinma.gov.tr/Pages/content.aspx?l=aef6c539-6ca3-484c-aea6-ea4551a35a71&i=698