29 Temmuz 2018 Pazar

Nasıl Akademisyen Olamadım? -III-, bianet, 29.97.2018

Tolga Tören



bianet'te yukarıdaki ile aynı başlık altında yayımlanan iki yazıda, "tarihsel süreklilik" vurgusu eşliğinde "akademisyen olabilme" çabalarına dair çeşitli "başarısız"! girişimleri paylaşmıştık.

TIKLAYIN - Nasıl Akademisyen Olamadım?

TIKLAYIN - Nasıl Akademisyen Olamadım? -II-

İzninizle, bu tarihsel sürekliliğe kaldığımız yerden devam edeceğim.

İlk iki yazıda aktardığım gelişmeler sonrasında umutlarım giderek azalıyordu.

Yavaş yavaş alternatifler üzerine düşünmeye başlamıştım ki birgün telefonum çaldı. Arayan İstanbul dışında bir üniversitede çalışan -şu anda kendisi de "imzacı" olması hasebiyle işinden edilmiş- eski bir tanıdığımdı.


19 Temmuz 2018 Perşembe

Nasıl Akademisyen Olamadım? - II, bianet, 19 Temmuz 2018

Tolga Tören 




Hatırlanacak olursa, bianet’te 9 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanan “Nasıl akademisyen olamadım?” başlıklı yazım “Oysa, içinde yaşadığımız coğrafyada akademisyen olamama, akademisyen kalamama hikayeleri hem oldukça eskiye dayanıyor hem de bir tarihsel sürekliliğe ısaret ediyor” sözleri ile başlamıştı.

Ve şöyle bitmişti: “Yazının son rötuşlarının yapıldığı anlar mı? Seçimler bitmiş, ‘yerli ve milli başkanlık sistemi’ne geçilmişti… İktidar yanlısı basında da yeni KHK haberleri…”

10 Temmuz 2018 Salı

Nasıl Akademisyen Olamadım?, bianet, 9 Temmuz 2018



Tolga Tören

Yakın zamanda NotaBene yayınlarından yayımlanan “Akademisyenlerden KHK Öyküleri” başlıklı kitapta “Nasıl akademisyen kalamadım” sorusunu yanıtlamıştım, bir çok dostun / hocamın hikayesinin yanında.


Oysa içinde yaşadığımız coğrafyada akademisyen olamama, akademisyen kalamama hikayeleri hem oldukça eskiye dayanıyor hem de bir tarihsel sürekliliğe işaret ediyor.

Behice Boran’dan Pertev Naili Boratav’a, İsmail Beşikçi’den, 1402’liklere, Haluk Gerger ve Fikret Başkaya’dan Barış İçin Akademisyenler’e (BAK) kadar geniş bir yelpazeye yayılan bir tarihsel süreklilik bu. Bu tarihsel sürekliliğin zeminini ise, konjonktüre göre, sosyal sorundan, Kürt ve Ermeni sorunlarına, barış sorununa kadar, bugünkü Türkiye’nin köşe taşları olan bir dizi sosyal gerçeklik oluşturuyor.