25 Mayıs 2020’de ABD’nin Minnesota kentinde işlenen bir cinayet, yani Derek Chauvin isimli beyaz polis memurunun George Floyd’u gözlerimizin içine baka baka öldürmesi sonrasında başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde gelişen tepkiler üzerine çok şey yazıldı, konuşuldu.
Gayet anlaşılır bir şekilde, yazılıp konuşulanlar daha çok ABD’deki ırkçılığın ya da Floyd’un öldürülmesi sonrasında açığa çıkan tepkinin boyutlarına; eylemlerin katılımcılarının sosyal /sınıfsal kompozisyonuna ve taleplerine ya da eylemlerin örgütlenmesinde ön planda olan Antifa hareketine odaklandı.
Kuşkusuz, son derece kıymetli analizler, tespitler yapıldı. Bu yazı ise, güncelin bir parça ötesinde geçerek, meseleyi, yani ırk ve ırkçılık olgusunu, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişimi çerçevesinde nasıl ele alabiliriz sorusunu yanıtlamayı hedefliyor.
Liberal kimlik kuramcılarından farklı olarak, ırk ve ırkçılık meselesinin sınıfsal bir perspektifle ele alınmasına katkı sunma umudu ve bugüne geri dönme taahhüdüyle.