Nevra Akdemir – Tolga
Tören
AKP, artan emek sömürüsüne
ve doğa talanına maruz kalan bölgeye Çin, Tayvan, Bangladeş gibi ülkelerden
yatırımcı çekme niyetinde ve buna yönelik politikalar, pazarlık masasında Kürt
siyasetinin karşısına çıkacak.
Çözüm görüşmelerinin en önemli
gündem maddelerinden birisi haline geldiği bugünkü süreç, liberal/ulusal
ikileminin dışına çıkarak bir sosyal cumhuriyet çağrısına imkan tanıyor.
Malum,
son dönemlerin en önemli gündem maddelerinden birisi, “barış” ya da “çözüm”
süreci. Sürecin içinde yer alan tüm aktörlerin sürece ilişkin kurduğu
stratejilerin ya da süreçten beklentilerinin aynı olmadığı ise su götürmez bir
gerçek. Bu bağlamda kimi noktalara dikkat çekmekte fayda var. Bunlardan ilki, Kürt
meselesinin bugünkü noktaya gelmesinde, Kürt siyasetinin ulusal hakları için verdiği
mücadelenin yanında, kapitalist sistem içerisinde uluslar arası ölçekte yaşanan
dönüşümün ve bu dönüşümden Ortadoğu’ya düşen pay. AKP’nin bu süreci
yeni-Osmanlıcılık olarak da ifade edilen “bölgesel/emperyal güç” olma
çabalarının bir kaldıracı olarak tasarladığı, dolayısıyla, Türkiye sermayesinin
yayılma dinamiklerine zemin hazırlamaya çalıştığı aşikar. Dolayısıyla, en önemli
hedeflerinden birisi de, Kürt siyasetinin seküler, emek tabanlı ve emek dostu güçlerini,
ABD yanlısı ve Ortadoğu bölgesinde kapitalist üretim ilişkilerinin
derinleşmesine hizmet edecek güçlerle ikame ederek Kürt siyasetinin haritasını
değiştirmek. AKP’nin bu konuda bu zamana kadarki girişimlerin başarılı
olmaması, yeni girişimlerde bulunmayacağı anlamına gelmiyor.
Sermaye Türkiye’de Çin istiyor
Yıllardır süren savaşın son ermesi, sermaye birikiminin bu
krizli anı için oldukça önemli. Bu yüzden AKP ve sermayedarlar bölgesel asgari
ücret, yerel yönetimler yasası ve pek çok düzenleme ile pazarlık masasına
oturmayı hedefliyor. Bölgeye yapılan yatırımlar sıkça gündeme geliyor; ancak bunlar
genelde sabit sermayesi düşük ve geçici sektörlere yapılacak yatırımlar. Karşımıza
çıkan en önemli sektörler ise tekstil, gıda gibi, ucuz işgücüne ve esnek
çalışmaya ihtiyaç duyan alanlar. İlgili sektörlerde yapılacak üretimin, ileri
teknolojiye dayanan kısmının batıda gerçekleştirilecek olması, alt sözleşme ilişkilerinin
bölgedeki önemli dinamiklerden birisi olacağının bir göstergesi. Madencilik,
enerji - özellikle HES’ler- ve hizmet sektörüne dayalı lojistik, çağrı merkezi,
sağlık dikkat çeken diğer alanlar. Genelde kayıt dışı çalışan kadınlar, düşük
ücretler, uzun çalışma saatleri bölgede sermayenin daha çok birikmesinin önemli
unsurları ve bu durum, bölgedeki iş cinayeti istatistiklerinde de yansımasını
buluyor. Nitekim bölgede iş nedeniyle ölüm ve yaralanmada dikkat çekici bir
artış söz konusu. Görünen o ki, AKP, artan emek sömürüsüne ve doğa talanına
maruz kalan bölgeye Çin, Tayvan, Bangladeş gibi ülkelerden de yatırımcı çekme
niyetinde ve buna yönelik politikalar, pazarlık masasında Kürt siyasetinin
karşısına çıkacak.
Sosyal cumhuriyet talebi
Kürt siyasetinin öz üretim ve yönetim önerileri bu süreci tersine
çevirme olanağı sunuyorsa da, Kürt hareketi şimdiden alternatif modelleri
denemeye başlamışsa da, yukarıda aktarılanlar, doğası gereği, bir
dizi çelişki, çatışma ya da uzlaşma ile devam eden sürecin önümüze önemli
görevler koyduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Kürt siyasetinin verdiği
mücadelenin yanında kapitalist sistemin uluslar arası ölçekte yeniden
yapılanması ve Ortadoğu’da güç ilişkilerinin değişen yapısı, Kürt halkının
ulusal haklarının yok sayıldığı yapıyı işlevsel olmaktan çıkarmış, dolayısıyla,
yönetenlerin eskisi gibi yönetme imkânı ortadan kalkmıştır. Yönetilenlerin
eskisi gibi yönetilmek istemediğinin en önemli kanıtı ise Kürt halkının, uzunca
bir süredir yürüttüğü mücadeledir. Tam da bu noktada, süreçte hangi öznelerin
ön plana çıkacağı, bundan sonrasının şekillenmesi için yaşamsal bir önem arz
etmektedir. Kürt siyaseti, bu zamana kadar, “sivil Cuma” eylemlerinden,
“ezilenler koalisyonu” olarak da tanımlanabilecek olan HDK’nin oluşumundaki rolü
ile AKP’nin Kürt siyasetini şekillendirme çabalarına yanıt üretmeyi becerebildi.
Öte yandan, çatışma sürecinin son bulması, Türk emekçilerinin mücadelelerini
başta Kürt emekçileri olmak üzere diğer ulusların emekçileri ile buluşturma
imkanını ortaya çıkarmaktadır. Çözüm görüşmelerinin en önemli gündem
maddelerinden birisi haline geldiği bugünkü süreç, liberal/ulusal ikileminin
dışına çıkarak bir “sosyal cumhuriyet” çağrısına imkan tanıyan anayasa görüşmeleri
başta olmak üzere, bir dizi mücadele alanını önümüze koymaktadır. Kürt
siyasetine yön veren öznelerin, politikalarını, ulusal değil bölgesel bazda
kurgulaması, AKP’nin neo-Osmanlıcılığına karşı, emek yanlısı öznelerin Ortadoğu
halkları ile ilişkilerinin daha da derinleşmesi olanağını sunmaktadır. Türkiye siyasetinin yeniden yapılandığı bu süreçte, sürecin
dışında kalmanın siyasetin de dışında kalmak anlamına geldiği ölçüde, “gündüzlerinde
sömürülmeyen/gecelerinde aç yatılmayan/ekmek gül ve hürriyet günleri” özleminde
olan tüm öznelerin, sürecin şekillendiricileri arasında olması yaşamsal bir
gerçek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder